MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI
Haziran 12, 2023NAFAKA NEDİR?
Haziran 23, 2023ANNENİN ÇOCUĞA KENDİ SOYADINI VEREBİLMESİ
Çocuğun soyadı incelemesi yapılması konusunda, çocuğun evlilik birliği içerisinde doğup doğmadığı meselesi önem taşımaktadır;
EVLİLİK BİRLİĞİ İÇERİSİNDE DOĞAN ÇOCUĞUN SOYADI
Türk Medeni Kanunu'nun 321.maddesinde “Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin soyadını taşır.” denilmiştir. Son yıllarda evli kadın sadece eşinin soyadını kullanabileceği gibi bunun yanında bekarlık soyadını da kullanabilmekte; hatta yalnızca bekarlık soyadını kullanabilme şansı olabilmektedir. Ancak kanun açıkça belirtmiştir ki evlilik birliği içerisinde doğan çocuğun annenin kendi soyadını taşıması güncel mevzuata göre mümkün değildir; çocuk aile soyadını taşımalıdır. Yine Türk Medeni Kanununun 187.maddesine göre aile soyadı ise babanın soyadıdır.
EVLİLİK BİRLİĞİ DIŞINDA DOĞAN ÇOCUĞUN SOYADI
TMK madde 282’ye göre ‘’çocuk ile ana arasında soybağı doğumla kurulur.’’ Dolayısıyla anne ile çocuk arasındaki soybağı doğum ile direkt kurulacaktır. Anne yapacağı bir başvuru ile çocuğu kütüğe kaydettirip çocuğa kendi soyadını verebilecektir. Bu durumda velayet de annenin olur. Çocuğun daha sonrasında babasıyla soy bağı tanıma veya babalık yoluyla kurulur ve velayetinin annede kalması ile beraber çocuğun babanın soyadıyla nüfus kütüğüne kaydı yapılır.
BOŞANMIŞ KADININ ÇOCUĞA KENDİ SOYADINI VERME HAKKI
Yukarıda da belirttiğimiz üzere yasalarımıza göre evlilik birliği içerisinde doğan çocuk babasının soyadını alırken, evli değillerse annesinin soyadını alabiliyor. Birçok boşanmış kadın çocuğuna kendi soyadını vermek ve hatta bazen çocuğun kendisi annesinin soyadını taşımak istiyor. Bu konuda öne çıkan kavram öncelikle çocuğun üstün yararı olmakla beraber Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi öncelikli olmak üzere, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi de son zamanlarda bu kriteri ön planda tutmaktadır.
Çocuğun üstün yararının neye göre belirleneceği ise somut olaya göre değişmektedir. Sadece velayet hakkına sahip olmak çocuğun üstün yararına sebep olmayacağı gibi soyadını değiştirebileceği anlamına gelmemektedir. Aynı zamanda yapılacak soyadı değişikliğinde çocuğun menfaatinin de bulunması şarttır.
Örneğin:
çocuğun babayı hiç tanımaması,
babanın çocuğu hiç arayıp sormaması,
çocuğun annesiyle yaşamasına rağmen sosyal yaşantısında ve özellikle de okulda soyadının annesi ile farklı olması sebebiyle sorun yaşaması ve sıkıntı çekmesi,
Tüm bu örnekler artırılabilecek olup bu gibi durumlarda çocuğun annesinin soyadını almasında üstün yararının olacağı kabul edilebilecektir.
Yargıtay’ın önceki zamanlarındaki görüşüne baktığımızda velayete sahip olan annenin çocuğa kendi soyadını veremeyeceğine yönelik kararlar vermekte olduğunu görüyoruz. Ancak Anayasa Mahkemesi 8.12.2011 gün ve 119-165 sayılı kararı ile velayet hakkına sahip olan annenin de çocuğa kendi soyadını verebileceğini kabul etmiş; kadın ve erkek arasındaki eşitsizliği gidermiş ve velayet hakkına sahip annenin çocuğuna kendi soyadını verememesini aile hayatına saygı ilkesinin ihlali olarak kabul edilmiştir.
“Evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği soyadını alır.” biçimindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 2011’de verdiği karar ile iptal edilmiş, bu suretle yerel mahkemelerce bu konudaki davalarda verilen kabul kararlarının yasal dayanaklarından birini oluşturabilecek bir hüküm tesis edilmiştir. Yüksek Mahkemenin iptal kararının gerekçesi özetle şu şekildedir; “Eşler, evliliğin devamı boyunca ve boşanmada sahip oldukları hak ve yükümlülükler bakımından aynı hukuksal konumdadırlar. Erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını seçme hakkının kadına tanınmaması, velayet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete göre ayırım yapılması sonucunu doğurur.”
Yargıtayın bu konuda süren olumsuz tavrı ise 2018’de verdiği karardan itibaren değişiklik göstermeye başlamıştır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/1306 Esas, 2018/4719 Karar sayılı kararında önceki Anayasa Mahkemesi kararlarına atıfta bulunarak, çocuğun soyadının değiştirilmesi yönündeki talebi velayet hakkı kapsamında değerlendirmiştir. Bu kararda özetle şu kriterler ön planda tutulmuştur;
‘‘…Esasında çocuğun üstün yararına gereken önemin verilmesi, yalnızca çocuğun ya da ana babanın değil, toplumun da menfaatinedir. Çünkü çocuğun sosyal, kültürel, fiziksel ve psikolojik yönden olumlu gelişimi, ilerde toplumda zararlı davranışlarının ortaya çıkmasını da engelleyecektir. ‘’
‘‘…velayet hakkı tevdi edilen annenin çocuğun soyadının kendi soyadı ile değiştirilmesi yönündeki talebinin velayet hakkı kapsamındaki yetkilerin kullanımı ile ilgili olduğu, velayet hakkı kapsamında çocuğun soyadını belirleme hakkının da yer aldığı, aynı hukuksal konumda olan erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını belirleme hakkının kadına tanınmamasının velayet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete dayalı farklı bir muamele teşkil edeceği, evlilik birliği içinde doğan çocuğun taşıdığı ailenin soyadını, evlilik birliğinin sona ermesi ile kendisine velayet hakkı tevdi edilen annenin kendi soyadı ile değiştirmesini engelleyici yasal bir düzenlemenin bulunmadığı, somut olayda söz konusu değişikliğin çocuğun üstün yararına da aykırı bulunmadığı ve çocuğun soyadı değişmekle kişisel durumunun değişmeyeceği (TMK m. 27) dikkate alındığında, Anayasa Mahkemesinin benzer olaylarda verdiği hak ihlaline ilişkin kararları da gözetilerek, davanın kabulüne karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.’’
BOŞANAN ANNE ÇOCUĞUNA KENDİ SOYADINI VERMEK İÇİN HANGİ MAHKEMEYE BAŞVURMALIDIR?
Normalde bir yetişkinin kendi ad veya soyadını değiştirmek için Asliye Hukuk Mahkemesine başvurması gerekirken, burada konu velayet hakkı ile ilgili olduğundan çocuğa kendi soyadını vermek isteyen anne; dava açmak için görevli olan Aile Mahkemelerine başvurmalıdır.
ANNESİNİN SOYADINI ALAN ÇOCUK BABASINA KANUNİ MİRASÇI OLMAYA DEVAM EDECEK MİDİR?
Sonuç olarak baktığımızda boşanmış olan annenin müşterek çocuğun soyadına ilişkin değişiklik yapmak istemesi velayet hakkı kapsamındaki haklarından biridir. Somut olaylar ve ihtiyaçlar çerçevesinde çocuğun üstün menfaatinin bulunmasına rağmen annenin bu taleple beraber açtığı davanın reddedilerek babanın soyadını kullandırılması eşitlik ilkesine aykırı olacaktır. Davanın sonucunda annenin soyadını alan çocuğun baba ile soy bağı kesilmeyeceği gibi babanın nüfus kütüğünden de silinmez. Her nasıl babanın soyadını kullanmaya devam ederken annesine de kanuni mirasçı olmaya devam ediyorsa; bu davanın sonucunda annesinin soyadını alacak çocuk da babasına kanuni mirasçı olmaya devam edebilecektir.
TEKRAR EVLENEN ANNE, YENİ KOCASININ SOYADINI ÇOCUĞA VEREBİLİR Mİ?
Müşterek çocuğun babası ile boşanmış olan anne daha sonra bir başkasıyla evlenmiş olabilir. Bu durumda çocuğun üstün menfaati öne sürülerek yeni evlenilen eşin soyadını çocuğa vermesi mümkün olamayacaktır. Dava yolu ile annenin çocuğun soyadını değiştirebilmesi ancak kendi bekarlık soyadını çocuğa vermek istediği taktirde mümkün olabilmektedir. Sonradan evlenilen eşin soyadının, boşanmış olduğu kişi ile olan müşterek çocuğuna verebilmesi mümkün değildir ve yargı kararlarında da bu konunun çocuğun üstün menfaati ile ilgili olmadığını kabul edilmektedir.
Örnek Yargıtay Kararları:
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/6688 E. , 2021/170 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Çocuğun Annesinin Soyadını Kullanmaya İzin
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı anne tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı anne dava dilekçesinde; davalı ... ile Ankara 9. Aile Mahkemesinin 29.12.2006 tarih, 2006/84 E. ve 2006/1393 K. sayılı ilamı ile boşandıklarını, ortak çocuk Umutalp`in velayetinin kendisine verildiğini, davalı babanın 2012 yılından sonra ortak çocuk ile hiçbir iletişiminin olmadığını, çocuğun babasını tanımadığını, soyadlarının farklı olmasından dolayı günlük işlemlerde sorunlar yaşadıklarını, çocuğun da annesinin soyadı ile farklı soyadlarına sahip olmasını sorun haline getirdiğini, çocuğun ruhsal gelişimi ve manevi bütünlüğünün korunması için ortak çocuğun soyadının kendi soyadı olan ‘Yıldırım’ olarak değiştirilmesini talep ve dava etmiş, Ankara 18. Aile Mahkemesi`nin 17.07.2020 tarihli ilamı ile söz konusu değişikliğin çocuğun üstün yararına aykırı olmadığı, çocuğun soyadı değişmekle kişisel durumunun değişmeyeceği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, bu karar üzerine davalı baba tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 13.10.2020 tarih 2020/845 Esas 2020/1625 Karar sayılı ilamı ile çocuğun soyadının annenin kızlık soyadı ile değiştirilmesi yönünde çocuğun üstün yararının ispatlanmadığı gerekçesi ile davalının istinaf talebi kabul edilmiş, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı anne tarafından temyiz edilmiştir.
Dava münhasıran velayet hakkına sahip davacı annenin ortak çocuğun soyadının kendi soyadı ile değiştirilmesine yöneliktir.
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; tarafların boşandıkları, boşanma kararı ile birlikte ortak çocuk Umutalp`in velayetinin davacı anneye bırakıldığı, davacı annenin halen velayet hak ve sorumluluğuna sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Çocuk ile ana arasında soybağı doğumla kurulur. Çocuk ile baba arasında soybağı, ana ile evlilik, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulur. Soybağı ayrıca evlât edinme yoluyla da kurulur (TMK m. 282). Evlilik dışında doğan çocuk, ana ve babasının birbiriyle evlenmesi hâlinde kendiliğinden evlilik içinde doğan çocuklara ilişkin hükümlere tâbi olur (TMK m. 292). Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin soyadını taşır. Ancak, ana önceki evliliğinden dolayı çifte soyadı taşıyorsa çocuk onun bekârlık soyadını taşır (TMK m. 321).
Adın değiştirilmesi, ancak haklı sebeplere dayanılarak hâkimden istenebilir. Adın değiştirildiği nüfus siciline kayıt ve ilân olunur. Ad değişmekle kişisel durum değişmez. Adın değiştirilmesinden zarar gören kimse, bunu öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde değiştirme kararının kaldırılmasını dava edebilir (TMK m. 27). Soyadı, bireyin yaşamıyla özdeşleşen ve kişiliğinin ayrılmaz bir unsuru hâline gelen, birey olarak kimliğin belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri ve vazgeçilmez, devredilmez, kişiye sıkı surette bağlı bir kişilik hakkıdır.
Velayet; ana veya babanın, ergin olmayan çocuklarının veya kısıtlanmış ergin çocuklarının kişi varlığına, malvarlığına ve bu iki husus hakkında onları temsiline ilişkin sahip oldukları hakların ve yükümlülüklerin bütününe denir (Akıntürk, Turgut: Türk Medeni Kanunu C.2, Aile Hukuku, İstanbul 2002, s. 400). Velayet, çocuk ergin oluncaya kadar onunla ilgili alınması zorunlu kararları alma hususunda veliye sorumluluk yükler ve onları yetkili kılar. Bu bakımdan modern hukukta velayet, bir hak olduğu kadar aslında çocuğun üstün yararının sağlanması bakımından yetki ve sorumluluk da içerdiğinden, hak ve yükümlülüklerin toplamı olarak kabul edilmektedir. Velayetin nihai amacı, henüz erginliğe ulaşmamış küçüğün, ileride bir yetişkin olarak gelecekteki hayata hazırlanmasını sağlamaktadır (AKYÜZ, Emine Çocuk Hukuku Çocuk Haklarının Korunması, 2012 s.220). 4721 sayılı Kanun'un velayet hakkına ilişkin 335 maddesinde, ergin olmayan çocuğun ana ve babasının velayeti altında olduğu, yasal sebep olmadıkça velayetin ana ve babadan alınamayacağı belirtilmek suretiyle evlilik ilişkisi süresince velayet hakkının ve bu kapsamdaki yetkilerin ortak kullanımına işaret edilmiş; 336. maddesinde evlilik devam ettiği sürece ana ve babanın velayeti birlikte kullanacağı, ortak hayata son verilmesi veya ayrılık hâlinde hâkimin velayeti eşlerden birine verebileceği, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde velayetin sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa ait olduğu hüküm altına alınmış, velayet hakkı ve içerdiği yetkilerin kullanımı noktasında da eşlerin eşitliği prensibi yansıtılmaya çalışılmıştır.
Evliliğin feshi veya boşanma hallerinde, velayet hakkı kapsamındaki yetkiler dâhilinde olan çocuğun soyadının belirlenmesi hususunun düzenlendiği 21.6.1934 tarihli ve 2525 sayılı Soyadı Kanunu'nun 4. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği adı alır." şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 08.12.2011 tarihli ve 2010/119 esas, 2011/165 karar sayılı kararı ile iptal edilmiş ve iptal kararı gerekçesinde, kadın ve erkeğin evlilik süresince ve evliliğin sona ermesinde eşit hak ve sorumluluklara sahip olmaları gereğine yer veren uluslararası sözleşme hükümlerine de atıf yapılmak ve eşlerin, evliliğin devamı boyunca ve boşanmada sahip oldukları hak ve yükümlülükler bakımından aynı hukuksal konumda oldukları, erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını seçme hakkının kadına tanınmamasının, velayet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete göre ayırım yapılması sonucunu doğuracağı belirtilmek suretiyle itiraz konusu kuralın, Anayasa’nın 10. ve 41. maddelerine aykırı görülmesi nedeniyle iptaline karar verildiği belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin 25.06.2015 ve 2013/3434 numaralı, 11.11.2015 tarih ve 2013/9880 numaralı, 20.07.2017 tarih ve 2014/1826 numaralı bireysel başvuru kararlarında ise; velayet hakkı tevdi edilen çocuğun soyadının kendi soyadı ile değiştirilmesi yönündeki talebin, velayet hakkı ve bu kapsamdaki yetkilerin kullanımı ile ilgili olması sebebiyle Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında ele alınması gereken bir hukuki değer olduğunu, koruma, bakım ve gözetim hakkı veya benzer terimlerle ifade edilen velayet hakkı kapsamında, çocuğun soyadını belirleme hakkının da yer aldığını, eşlerin evliliğin devamı boyunca ve boşanmada sahip oldukları hak ve yükümlülükler bakımından aynı hukuksal konumda olduğunu, erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını belirleme hakkının kadına tanınmamasının, velayet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete dayalı farklı bir muamele teşkil ettiğini, çocuğun bir aileye mensubiyetinin belirlenmesi amacıyla bir soyadı taşıması ile nüfus kütüklerindeki kayıtların güvenilirliği ve istikrarının sağlanmasında, çocuğun ve kamunun açık bir menfaati bulunmakla birlikte, annenin soyadının çocuğa verilmesinin söz konusu menfaatlerin tesisine olumsuz etkilerinin kesin olarak saptanması gerektiğini ve başvurulara konu yargısal uygulamaların ölçülü olduğunun kabul edilemeyeceğini belirterek, eldeki somut olaya benzer nitelikteki başvurulara konu yargısal kararlarda Anayasa’nın 20. maddesi ile birlikte değerlendirilen Anayasa'nın 10. maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar verilmiş, aynı kararlarında ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili mahkemesine gönderilmesini de kararlaştırmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti adına 14 Mart 1985 tarihinde imzalanan "11 nolu Protokol ile Değişik İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmeye Ek 7 nolu Protokol", 6684 sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunarak, 25.03.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanıp yürürlüğe girmiş ve iç hukukumuz halini almıştır. Ek 7 nolu Protokol'ün 5. maddesi "Eşler, evlilik bakımından, evlilik süresince ve evliliğin bitmesi halinde, kendi aralarındaki ve çocuklarıyla olan ilişkilerinde, özel hukuk niteliği taşıyan hak ve sorumluluklar açısından eşittir. Bu madde, devletlerin çocuklar yararına gereken tedbirleri almalarına engel değildir." hükmünü içermektedir.
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin Milletlerarası Antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda Milletlerarası Andlaşma hükümleri esas alınır (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası m.90/son).
Kuşkusuz velayet kendisinde bulunan anne veya babanın, çocukla ilgili yapacağı her türlü iş ve işlemde çocuğun üstün yararını koruması gerektiği tartışmasızdır.
Çocuğun üstün yararı, çocuğu ilgilendiren her işte göz önüne alınması zorunlu olan ve belirli bir somut olayda çocuk için en iyisinin ne olduğunu belirlemede dikkate alınan bir ölçüt bir kılavuzdur. Çocuğun üstün yararı çocuğun haklarını garanti altına alan bir işlev de üstlenmektedir (YÜCEL, Özge Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt 1 Sayı 2, Aralık 2013, s. 117-137). Esasın da çocuğun üstün yararına gereken önemin verilmesi, yalnızca çocuğun ya da ana babanın değil, toplumun da menfaatinedir. Çünkü çocuğun sosyal, kültürel, fiziksel ve psikolojik yönden olumlu gelişimi, ilerde toplumda zararlı davranışlarının ortaya çıkmasını da engelleyecektir (BAKTIR, Çetiner Selma, Velayet Hukuku, Ankara 2000 s.33).
Çocuğun üstün yararı gereği, anne hiçbir gerekçe göstermeden, sırf velayetin kendisinde olduğunu ileri sürerek çocuğa kendi kızlık soyadının verilmesini isteyemez. Anne tarafından çocuğun soyadının değiştirilmesi davası açıldığında, çocuğun üstün yararına bakılır. Eğer çocuğun üstün yararı varsa annenin kızlık soyadı çocuğa verilebilir. Üstün yarar yoksa davanın reddine karar verilmelidir.
Somut olayda, velayet hakkına sahip davacı anne, davalı babanın çocuğa karşı ilgisiz olduğunu, babanın uzun zamandır çocuğu görmediğini, iletişiminin olmadığını, soyadlarının farklılığı sebebiyle günlük işlemlerde sorunlar yaşadıklarını, çocuğun okul hayatında da bu durumdan rahatsız olduğunu ileri sürmüş, davacı tanıkları da davalı babanın altı yedi yıldır çocuk ile hiçbir bağının olmadığını, telefonla bile görüşmediğini, çocuğun annesi ile olan soyadı farklılığının okul ve sosyal hayatında olumsuz etkileri olduğunu, çocuğun defter ve kitaplarına sadece ismini yazdığını beyan etmişlerdir. İdrak çağında olan Umutalp de duruşmada dinlenmiş, o da babasının kendisi ile ilgilenmediğini, beş buçuk aylıktan şimdiye kadar annesi ile yaşadığını, annesi ile olan soyadı farklılığının okul ve sosyal hayatını olumsuz etkilediğini bu nedenlerle annesinin soyadını kullanmak istediğini söylemiştir. Çocuğun soyadının annenin soyadı ile değiştirilmesi halinde, üstün yararı bakımından ruhsal gelişiminin olumsuz etkileneceği ileri sürülmediği gibi, aksine çocuğun soyadının annenin soyadıyla değiştirilmesinde çocuğun üstün yararının bulunduğu anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesinin benzer olaylarda verdiği hak ihlaline ilişkin kararları da gözetilerek davanın kabulüne karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 2.HUKUK DAİRESİ K.2020/4810 E.2020/565 K.T.15.10.2020
“Taraflar arasındaki uyuşmazlık; evlilik birliği içinde doğan çocuğun evlilik içinde doğumla kazandığı soyadının, davacı annenin ikinci evliliği nedeniyle kazanmış olduğu soyadı ile değiştirilmesinin mümkün olup olmadığı noktasındadır. Türk Hukuk Sisteminde evlilik birliği içinde doğan çocuğun, babasının soyadını alabileceği veya içtihatlarla gerçekleşen duruma göre boşanma sonucu velayeti kendisine verilen annenin bekarlık soyadının çocuğun üstün yararının bulunması halinde alabileceği ve bu konuda başkaca bir yasal düzenlemenin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında davanın reddi gerekirken kanun hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek davanın kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.’’