HdyHukukİtirazın İptali Davası

Mayıs 7, 2024

İtirazın İptali Davası Nedir?

Genel haciz yoluyla ilamsız olarak başlatılan icra takiplerinde borçlu, yasal süresi içinde takip talebine itiraz ederse takip durur. İtirazın iptali davası, borçlu kimsenin takip talebine itiraz etmesi durumunda, alacaklının takibin yeniden başlaması için takip talebine itiraz eden borçluya açtığı dava türüdür.

Alacaklı kişi, itirazın iptali davasını itirazın tebliğini takiben 1 yıl içinde açmalıdır. İtirazın iptali davası, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun itirazın iptali başlığı ile 67. Maddesinde düzenlenmiştir.

İlgili kanun maddesine göre,

“Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.

Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.”

 

İtirazın İptali Davası Şartları

İtirazın iptali davası açabilmek için genel maddeler halinde şartlara değinmek gerekirse;

  • Geçerli bir ilamsız icra takibinin varlığı gereklidir.
  • Borçlunun ilgili takibe geçerli ve süresi içinde bir itirazda bulunmuş olması gereklidir.
  • Davanın, itirazın alacaklıya tebliğinden itibaren 1 yıl içinde açılması gerekmektedir.
  • Hukuki bir yarar bulunması gerekmektedir.
  • Kesin bir hüküm bulunmamalıdır.

İtirazın İptali Davasında Süreler

Borçlu tarafından icra dosyasına yapılan itirazın tebliğinden itibaren 1 yıl içerisinde alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılması zorunludur. İcra ve İflas Kanunu’na dayanan bu süre hak düşürücü süredir.

İtirazın iptali davası, bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gereken bir dava olup, açık kanunî düzenlemeye göre dava açma süresi itirazın tebliği ile başlar. Ödeme emrine itiraz, 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak takip alacaklısına tebliğ edilmez ise kanunda öngörülen bir yıllık süre başlamayacaktır. İİK’nın 67/1. maddesindeki düzenleme dikkate alındığında, icra dosyasında alacaklının icra işlemleri yapmış olmasının itirazın tebliği anlamına gelmeyeceği de açıktır. Bu durumda, mahkemece açılan davanın süresinde olduğu gözetilerek, işin esasına girilip sonucuna göre bir karar verilmelidir.

 

İtirazın İptali Davasında Yargılama Usulü

İtirazın iptali davasında taraflar, takip alacaklısı ve takip borçlusudur. İş bu takip alacaklısı tarafından takip borçlusuna karşı açılan bu davada yargılama usulü açısından genel hükümler yani Hukuk Muhakemeleri Kanunu esas alınmaktadır.

İtirazın iptali davasına ispat yükü ise takip alacaklısı olan davacıda olup alacağını ispat etmelidir. Takip borçlusu davalı da davacının kanıtlamış olduğu borcu ödediğini ispat etmelidir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na göre,

“Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK m. 67/1). Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirdiği itiraz sebepleri dışında, itirazın iptali davasında başka itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden, mahkemenin borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi hâlinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.”

 

İcra İnkar Tazminatı Nedir

İcra inkar tazminatının dayanağı, İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. Fıkrasıdır. İlgili fıkraya göre,

Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.”

Bunun yanında kanun maddesinden de anlaşılacağı gibi icra inkar tazminatı, borçlunun haksız yere icra takibine itiraz etmesinin önüne geçebilmek için düzenlenmiş bir yaptırım türüdür.

 

Kötü Niyet Tazminatı Nedir?

Kötü niyet tazminatı, İcra ve İflas Kanunu’na dayanmakla beraber 67. Maddede düzenlenmiştir. Takip yapmakta kötü niyetli olduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da kanıta gerek kalmaksızın kötü niyetli olduğu açıkça belli olan alacaklıya yükletilen bir tazminat türüdür.

İcra ve İflas Kanunu’nun 67. Maddesinin 2. Fıkrasına göre,

“Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.”

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararına göre,

“Dosya kapsamı ve somut olayın özellikleri göz önüne alındığında; davacı/alacaklının takibe konu alacağının varlığını usul hukuku kuralları çerçevesinde kanıtlayamadığı; ancak, icra takibine kötü niyetli olarak giriştiğini kabule elverişli herhangi bir delilin ise bulunmadığı açıktır. Diğer taraftan, davalı da, somut olayda davacının icra takibinde kötü niyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötü niyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır. İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinde düzenlenen ve uygulamada “kötü niyet tazminatı” olarak adlandırıla gelen tazminat türü, sadece ve ancak, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için itirazın iptali istemi reddedilen bir alacaklı, İ.İ.K.nun 67. maddesi anlamında “haksız” ise de, kötüniyetli olarak kabul edilebilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur. Tersinin kabulü, hak arama özgürlüğünü düzenleyen Anayasa’nın 36. maddesi hükmüne de aykırı düşer. Hal böyle olunca, Yerel Mahkemece Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, sadece takibin haksızlığını ortaya koyan olgulara dayanılarak, bunların aynı zamanda davacının kötü niyetini de gösterdiği gerekçesiyle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” (2005/268 K.)

 

İtirazın İptali Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme

İtirazın iptali davalarında yetkili ve görevli mahkeme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve dava konusunun niteliğine göre belirlenmektedir.

İtirazın iptali davasında görevli mahkeme, kamu düzenine ilişkin olup re’sen gözetilmelidir. Bunun yanında dava ile icra takibi arasında sıkı bir bağ olması sebebi ile itirazın iptali davasında dava, icra takibinin yapıldığı yerdeki mahkemede açılmalıdır.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin bir kararına göre,

“İcra takibi konusu alacak (davası) iş mahkemesinin görevine girmekte ise, itirazın iptali davası da iş mahkemesinde açılır (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku, İstanbul Kasım 2004, s. 223.). Buna göre davada 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 7. maddesi uyarınca sözlü yargılama usulü uygulanır.

İtirazın iptali davasında, işçilik alacaklarıyla ilgili olarak tahsil hükmü kurulması mümkün olmaz. Yargılama sonunda icra takibine itirazın kıdeme ya da tamamen iptali ile takibin devamına ya da davanın reddine dair karar verilmelidir.

İtirazın iptali davasında dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması mümkün olup, arttırılan kısım yönünden tahsil davası olarak hüküm kurulmalıdır. Davaya konu miktarın ıslah yoluyla arttırılması itirazın iptali davasının niteliğini değiştirmez ve tamamını tahsil davasına dönüştürmez.” (2016/26765 E. 2020/11925 K.)

https://hdyhukuk.com/wp-content/uploads/2024/10/hdyhukuk-logo.png

Avukat ve Uzman Arabulucu olan Hande Deniz YILDIRIM tarafından Ankara Çukurambar’da kurulmuş olup yurt içinde ve yurt dışında birçok gerçek ve tüzel kişiye yasal danışmanlık ve arabuluculuk hizmeti vermektedir.

Kızılırmak mah. 1450 Sk. Ulusoy Plaza Kat:2 No:9/8 Çankaya/ANKARA
+90 544 644 92 20
info@hdyhukuk.com